Birinci Dunya Savasini takiben yillar suren bagimsizlik savasindan sonra, Osmanli Imparatorlugu enkazi uzerine, yine Mustafa Kemal Ataturk'un onderliginde, 29 Ekim 1923'te Turkiye Cumhuriyeti kuruldu. Cumhuriyetin ilanini Turk ulusunu gecmisin karanliklarindan 20. yuzyila tasiyacak bir seri devrimler takip etti. Cumhuriyet ilani ve Turk Devrimi, yalniz Turk ulusu icin degil, yalniz geri birakilmis uluslar icin de degil, butunuyle uygar insanlik icin dikkatle uzerinde durulmaya deger bir devrimdir. Turk Devrimi, tarihimizin en karanlik aninda bize, Turk ulusuna, yepyeni bir yasam ve umut getirdi; bize guc sagladi ve kendimize guven duygusunu verdi; bizi, Turk ulusunu, yalniz bagimsizlik yoluna degil, cok daha degerli, cok daha ender ve bagimsizligin da gercek guvencesi olan ozgurluk yoluna saglam bir bicimde soktu.
Mustafa Kemal olanlari soyle ozetliyordu:
"Ucurumun kiyisinda, yikik bir ulke... Turlu dusmanlarla kanli bogusmalar....Yillarca suren savas... Ondan sonra, icerde ve disarda saygi ile taninan yeni yurt, yeni toplum, yeni devlet ve bunlari basarmak icin araliksiz devrimler... Iste Turk genel devriminin bir kisa anlatimi."
"Bugune degin kazandigimiz basari, bize ancak ilerleme ve uygarliga dogru bir yol acmistir. Yoksa ilerleme ve uygarliga daha ulasilmis degildir. Bize ve gelecek kusaklara dusen odev, bu yol uzerinde duraksamaksizin ilerlemektir."
"Devrimin hedefini kavramis olanlar, onu korumayi her zaman basaracaklardir."
Kendi kendimize sormamiz gereken bir soru var: Biz bu guvene layik olabildik mi? Ataturk'un actigi yoldan onun sagladigi olanaklarla, Cumhuriyeti canlari pahasina bize getiren atalarimizin aziz anilari onunde, alnimiz acik, basimiz yuksekte "Ben sizin bize verdiginiz bu kutsal emaneti korumak, gelistirmek icin elimden gelen herseyi yaptim" diyebiliyor muyuz?
Hepinizin Cumhuriyet Bayramı Kutlu olsun...
Ekim 28, 2006
Bayramınız Kutlu Olsun
Ekim 20, 2006
Mutlu Bayramlar
Hepinizin bildiği gibi Bayram öncesi bir telaş içinde hazırlıklar yapılır. Çoğunlukla arefe günü bile öğleye kadar çalışır sonra gece yarılarına kadar hazırlıkları bitirmeye çalışırdım. Neyseki bu yıl Bayramdan önce 2 gün gibi bir zamanım var bunun için çok seviniyorum.Bu kez de yapmak istediğim şeylerin sayısı o kadar fazlalaştı ki, sanıyorum yine ucu ucuna yetiştirebileceğim. Bloğuma bayram tebriki yazısı eklemeye vaktim olmayabilir endişesiyle bu günden hazırladım.
Hep bir arada, sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar geçirmek dileğiyle, Ramazan Bayramınız kutlu olsun Sevgili Arkadaşlarım.
Ekim 17, 2006
Kilimlerin Dili
Yahyalı - Ladik
Hotamış - Konya
Hepinizin merak ettiği gibi, kirmizida sevda, yesilde murat, mavide umut, sarida ayriligin islendigi desenlerle Uzun bir hikayesi vardır kilimlerin. Dokunduğu ipağacından dokuyana, ipinden koyunlara, boyasından desenlere ve anılarına kadar uzanır. Bu denli iç içe girmiş desenler mutlaka bu uzun hikayenin özetini oluşturmaktadır. Her ilmiğinde kim bilir hangi türküler söylenmiştir. Gelin ağlatan, eli belinde, dasdar, sığır südüğü, dırmık dişi isimli desenleriyle Boncuklu, Filikli, Masıralı ve Perde olarak adlandırılan çeşitleriyle bu uzun hikayenin adını kilim oluşturmaktadır. Kimi zaman duvarları süslemiştir. Kimi zaman yerde ayaklarımızı okşamıştır. Kimi zaman omzumuzda çiğdem toplamaya giderken azığımızı taşıyan çanta olmuştur. Ve kimi zamanda harman yerinden zahirenin taşındığı çuval olmuştur. Çeyizlerin bir zamanlar gözdesi iken şimdilerde ise turistlerin ilgisi olmuştur.
Kilimlerimizde her motif ve rengin derin bir anlamı vardır. Renklerin ve motiflerin arasında dolaşırken bazen bir anı, bir sevinç veya bir hayal hissedilebilir. Kilimlerimizde karakterize olmuş motifler ve renkler onu dokuyan insanın ve çevresinin bir anlatım aracıdır. Bu yüzden geleneksel ortamda tezgahtan çıkan her parça onu dokuyan insanın bir mektubu gibidir.
Türk Kilimlerinin en önemli bir diğer özelliği de motif ve renklerindeki sembolizm yeteneği veya bir başka ifadeyle anlatılmak istenen olayın anlam yüklü ifadesi olmasıdır. Türk yaygılarında her zaman bulunabilen eli belinde, koçboynuzu, el, tarak, pıtrak, ejder veya su yolunun motif formları, yan yana getirildiğinde bir öykünün ifadesidir. Böylece aslında yayla veya otlaklarda konuşan dil motiflerin dilidir. Yer yaygılarından sedir ve çadır örtüsüne; yastık ve minderlerden eyer örtüsüne bu dil ve kimlik işlenmiştir.
Herbirinin gerçek hikayelerini anlatmak için sanıyorum derin bir araştırma ve bir kitap dolusu bilgi gerekir. Kısaca merakınızı gidermek istedim.